Bir Alman köyünde, etrafı sahte duvarlarla çevrili bir yerde tutulduğunuzu hayal edin. Ancak burası sandığınız gibi bir hapishane değil, umut ve umutsuzluğun iç içe geçtiği, adını tam olarak koyamadığınız bir yer.
Evet, burası “hapsedilme köyü” ancak aynı zamanda sakinlerine tuhaf bir özgürlük sunan bir mekân.
Buradaki binaların içi, sanki zaman içinde donup kalmış gibi.
40’ların radyoları, eski bir TV ve Angela Merkel’in hâlâ şansölye olduğunu iddia eden dergiler. Ancak köyün geri kalanı, bu eski zaman hissiyatıyla tam bir zıtlık oluşturuyor.
Bu detaylar, köyün sakinlerinin hayatını iyileştirmek için bir araya getirilmiş. Sakinler, hayatımızın bir döneminde belki de bizleri de etkileyecek durumla mücadele ediyor: Demans.
Demans köyleri kavramını anlamak için öncelikle demans hastalarını anlamamız gerekir.
Demanstan etkilenen kişiler genellikle yönlerini şaşırmış, huzursuz ve zihinsel olarak geçmişte yaşayan kişilerdir. Bu da birçoğunun aniden eski işlerine, eski evlerine ya da uzun zaman önce vefat etmiş ebeveynlerine geri dönmek istemelerine neden olur.
Huzurevlerinde ise demans hastaları genellikle kaçar ve eski yaşamlarına geri dönmeye çalışarak kendilerini büyük ölçüde tehlikeye atarlar. Bu nedenle çoğu durumda demans hastaları sakinleştirilir, yataklarına sabitlenir ve hatta bazen kilit altında tutulur.
Yetersiz personele sahip huzurevleri, onları güvende tutmanın başka bir yolunu bulamazlar. Bu koşullara tepki olarak Hollandalılar, demans köyleri konseptini geliştirdiler.
De Hogeweyk adlı ilk demans köyü, 2009 yılında Amsterdam’da açıldı ve çok basit bir amacı vardı. Hastaları mümkün olduğunca normal hayata yakın ve güvenli bir ortamda yaşamalarını sağlamak.
Gerçek bir köy imajı verebilmek için küçük bir restoran, berber ve süpermarket bile açmışlar.
Demans hastası ebeveynlerinizi ziyaret etmek, tahmin edersiniz ki çok üzücü olabilir. Öyle bir gün gelebilir ki artık sizi tanıyamayabilirler. Bu acı, birçok insanın artık nadiren ziyaret etmesine neden olur.
Demans köyleri ise sakinlere ve akrabalara birlikte yapabilecekleri birçok aktivite sunuyor. Burada alışverişe ve yürüyüşe çıkabilir, birlikte yemek pişirebilir ya da berbere gidebilirsiniz. Yapılabilecek faaliyetlerin çokluğu, ziyaret engelini büyük ölçüde azaltıyor.
Peki ilk başta incelediğimiz evin içi neden bu kadar nostaljik gözüküyor? De Hogeweyk’te planlamacılar, insanların kendilerine tanıdık gelen ortamlarda yaşamalarını istediler. Zanaatkar, kültürlü veya dinî gibi yedi farklı tema seçtiler.
İnsanları bu şekilde gruplandırmak biraz indirgeyici görünse de hastaları daha rahat ve uyumlu tutmak için iyi bir yol olarak görülüyor.
Size de bu köy Truman Show’u hatırlatmadı mı?
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimize aşağıdan ulaşabilirsiniz: